top of page

NEFES E DAİR

NEFES e girerken özellikle belirtmek isterim ki rutinler nefesi binlerce kat güçlü kılar. Hatta nefesin ve yaşamın sırları da rutinlerde yaşar ve ortaya çıkar.

Teoride evrene ait tüm sırları da biliyor olsanız pratiğinizde düzenli olarak uygulamadığınız sürece teori bilgisi sizde bir açılım yapmaz. Kadim ilimlerle destekli bu tekniklerin faydaları ancak belli bir rutine oturduğunda çok daha güçlü ortaya çıkıyor.

Kişisel gelişim ve şifalanma amacı ile sık sık eğitimlere gidebilirsiniz pek çok bilgi öğrenebilirsiniz kişisel gayretiniz olmadan uygulamalarda bir disiplin sağlamadan dünyanın en değerli üstadlarına da gitseniz en müthiş eğitimlerini de alsanız kişisel gayretiniz ve öğrendiğinizi hayatınıza almadığınız sürece eğer çok özel ilahi bir akış ya da farkındalık olmadığı sürece  istediğiniz faydayı göremezsiniz. Aldığınız eğitimi mutlaka hazmedip hayatınıza almalısınız aksi başarısızlıktır.

Siz kendinizi pratiğe dökmeden siz kendinizi geliştirmeden aldığınız eğitimi kimseye aktaramaz ve hatta kimseyi ikna edemezsiniz.

Nefes ya da pek çok şifalanma davranış değişim ve dönüşümü için öncelikle zihnimizin ikna olmaya ihtiyacı vardır. Zihnimizi ikna ettikten sonra her şey çok daha kolaylıkla değişir dönüşür.

 

NEFES TEKNİKLERİ NE İŞE YARAR

QONEJ NEFES VE DİĞER TÜM BİLİNEN 

 NEFES TEKNİKLERİ 

       kontrollü nefes teknikleridir. Kontrollü nefes teknikleri uygulamaları sonucunda

  • Stresi yönetme

  • Fiziksel ve zihinsel detoks gerçekleştirme

  • Metabsolizmanın hızlandırılması

  • Depresyon uykusuzluk ve anksiyete ile başetme

  • Sindirim sistemini dengeleme düzenli çalışmasını sağlama

  • Akciğerlerin kapasitesini arttırarak akciğer kaynaklı hastalıkların tedavisi

  • Odaklanma yeteneğini arttırma

  • Fiziksel ve ruhsal enerjinin yükselmesi

  • Konsantrasyonun artması

  • Vücut ısısının ayarlanması

  • Cesaret ve özgüvenin artması

  • Açlık ve susuzluğu kontrol etme

  • İç organlara masaj yapılması

  • Cildinizin parlak olması kırışıklıkların azalması

  • Sesinizi doğru kullanma ve daha pek çok noktada şifalanma mümkün olur.

SOLUNUM FİZYOLOJİSİNE GÖRE NEFES EGZERSİZLERİNİN VE NEFES TEKNİKLERİNİN ÖZELLİKLERİ UYGULAMA VE UYGULANMAMA ALANLARI

Solunum fizyolojisine göre nefes egzersizlerinin özellikleri, uygulanmaması gereken sakıncalı durumlar ile fizik ve zihin bedenimizde yarattığı etkilerin güvenilirliği pek çok bilimsel kaynak tarafından onaylanmıştır. Bu da aslında binlerce yıllık bilgeliklerin kadim bilgilerin bilgelerinin anlattıklarının doğru olduğunun göstergesidir.  Bu nedenledir ki nefes tekniklerini neye iyi geleceğini ya da gelmeyeceğini bilmek ve bu bilgiler ışığında önermek yapmak ya da yaptırmak risksiz bir sağlığı da beraberinde getiriyor.

KADİM İLİMLER NEFESİ NASIL ANLATIYOR

5000 Yıllık Vedik İlimi Nefes Tekniklerine “ Prnanayama” diyor. Prana= yaşam gücü ve evrenin birinci yaratıcı gücü olarak ifade ediliyor. “Prana”  akıl canlılık, yaratıcı bilincin kendisi ve aslında evrenin tamamı anlamına geliyor. “yama” ise uzmanlaşma ustalaşma anlamına geliyor. “pranayama” ise yaşam gücü konusunda uzmanlaşma denilebilir.

İnsanın aydınlanma farkındalık yolculuğu varolduğundan beri sürüyor. Varlığın sırrını çözmek kemalete ulaşmak nirvanaya varmak için pek çok katmanda pek çok yöntemle yolculuk binlerce yıldır tecrübelerin aktarılmasıyla devam ediyor. Ve tüm kadim bilgilerde ortak bir nokta var ki nefes.

 

Nefesin beden zihin ve ruh arasında bir köprü olduğunu ve hatta yaratıcıyla direkt iletişimin tek aracı olduğu konusunda neredeyse tüm kadim bilgiler hem fikir. Yani nefes kontrolünüz varsa nefesinizi ihtiyacınıza göre yönlendirebiliyorsanız fiziksel zihinsel duygusal ve ruhsal sağlığın tam bütün mükemmel olma yolunda kapıların açılıyor olması artık mümkündür. Bilinçli nefes teknikleriyle aldığımız ve verdiğimiz nefeslerle kendi enerjimizi evrenin enerjisiyle değiştirmek vermek ve almak da mümkün hale geliyor. Kontrolsüz nefes alıp vermek ise, sinir, gerginlik, saldırganlık depresyon gibi rahatsızlıklara neden olabilecekken sadece nefesinizi kontrol ederek sağlık ve neşe ile yaşamanız mümkün olacaktır.

Nefesimiz bedenimizde ve zihnimizde serbestçe dolaşabildiğinde kendimizi sağlıklı ve hayat dolu hissederiz. Bu dolaşım çeşitli sebeplerden engellendiğinde ise yorgunluk hissetmeye başlarız hastalıklar hayatımızda baş gösterir.

Yani nefes alma ve vermi ilmi ! sadece fiziksel bedendeki organlar vasıtasıyla göğse karına nefes dolmasıyla şişmesi ve inmesi eyleminden çok çok öte bir haldedir.

 

SOLUNUM SİSTEMİ VE ÇALIŞMA PRENSİBİ

NEFES tekniklerinin nasıl işe yaradığını ya da işe yaramayacağı durumları bilmek için basitçe solunum sisteminin çalışma prensiplerine bakalım.

Oksijen zengini havanın solunum yollarını takip ederek, akciğerlerimize ulaşması olayına “ soluk alma” akciğerlerde bulunan ve karbondioksit oranı yüksek olan kirli havanın vücuttan dışarı atılmasına ise “soluk verme” diyoruz. Yani solunumla oksijeni hücrelere ulaştırıyoruz ve karbondioksiti alıp dışarı bırakıyoruz.

Solunum sistemi organları nelerdir?

 

BURUN : Solunum sisteminin dışarı açılan kısmı olan burun, aynı zamanda solunum havasınan giriş yoludur. Burun havayı akciğerlere ulaştırmadan önce nemlendirir ve içerisinde bulunan kıllar yardımıyla havayı temizler. Burun yapısının da yardımıyla ( iç yapısının kıvrımlı oluşu) soğuk havalarda, havanın ısınırak akciğerlere gitmesini sağlar soğuk havanın direkt akciğerlere gitmesi çeşitli akciğer rahatsızlıklarına sebep olabilir çünkü J. Burnun orta kısımlarındaki sinir uçları da (nervus olfactorius) havadaki küçük parçacıklar tarafından uyarılarak koku alma faaliyetini yapar.

 

YUTAK : Ağız ve burun boşluğunu, soluk ve yemek borusuyla birleştiren kısımdır. Yutak üzerinde, küçük dil ve bademcikler yer alır. Yutma sırasında solunum durur, çünkü lokmayı yutarken küçük dil geriye doğru yaslanır. Bu şekilde yediğimiz yemeğin ve lokmaların soluk borusuna kaçması önlenir. Bu sırada solunum da önlenir.

GIRTLAK : Soluk borusunun üst kısmındadır. İçinde ses telleri vardır. Kıkırdak halkalardan oluşur. Gırtlak gelen havayı soluk borusuna iletir.

SOLUK BORUSU : Yutak ve akciğerleri birbirine bağlayan organımızdır. Yemek borusunun önünde bulunur. Başlangıç bölümü gırtlaktır. Soluk borusunun iç yüzeyi nemli ve tüylerle kaplıdır. Bu tüyler soluk borusuna kaçan toz ve benzeri maddeleri yakalayarak öksürük vebalgamla dışarı atar.

AKCİĞERLER : Akciğerler göğüs boşluğunda yer alır, yan ve arka taraflarından kaburgalara, kaslara ve kıkırdaklara bağlı durumda olup, sağ ve sol olmak üzere iki parçadır. Ayrıca her bir akciğer loblardan oluşur. Sağ akciğer üç, sol akciğer ise 2 lobdan oluşur. Bulundukları yer kalple birlikte göğüs boşluğudur.

Görevleri : Dışarıdan alınan havayı alveollerin etrafındaki kılcal damarlara vermek ve kirli kanla gelen karbondioksidi alveollerden alıp dışarı atmaktır. Yani dışarıdaki havayı alıp, havanın içinde ki oksijenin kan damarlarına geçmesini sağlarlar. Organlardan gelen kirli kanla karbondioksiti de dışarı atarlar. Pembemsi renktedirler. Sigara içenlerde ve yoğun hava kirliliğine maruz kalanlarda pembemsi  renk siyaha dönüşebilir.

 

DİYAFRAM KASI : Akciğerlerin hemen altındadır. Kas dokusudur. Nefes alırken düzelir ve verirken tekrar çatımsı şekline döner.

BRONŞLAR : Soluk borusu göğsün orta kısımlarına ulaştığında alt kısmı bronş adı verilen iki dala ayrılır. Bronşlardan biri sağ, diğeri sol akciğere bağlanır. Bronşlar akciğerlere girdikten sonra daha ince dallara ayrılır. Uç kısmındaki ince dallara bronşiyol ya da bronşcuk denir. Bronş ve bronşcuklar yapı olarak soluk borusuna benzerler. Ancak kıkırdak halkaları daha küçüktür. Solunum sistemimizde hayati görevler üstlenirler. Bronşcuklar, üzüm salkımı şeklinde hava keseleri ile sonlanır. Bu hava keselerine alveol denir.

ALVEOLLER : Hava akciğere girdikten sonra bronşlar ve oradan bronşcuklar vasıtası ile ciğerlerdeki solunum mekanizmasının son durağı olan alveollere girer. Bronşcukların içinde yer alan alveolleri  inen ve şişen birer baloncuk veya ince elastik torbacıklar olarak düşünebilirsiniz. Alveoller bu özellikleri ile akciğer yüzeyinin daha geniş olmasını sağlarlar ve solunumu kolaylaştırırlar. Hava ile kan arasındaki oksijen ve karbondioksit alışverişi yani gaz değişimi alveollerde yapılır. Ciğerlerde ortalama olarak 300- 350 milyon civarında alveol bulunur.

ÖZETLE ; oksijen bedenimize girmek için burun, ağız, gırtlak, soluk borusu, akciğer ve bronşlar dan geçen yolu kullanır.

 

 

SOLUK ALIRKEN HAVANIN İZLEDİĞİ YOL

Solunum sisteminde burun ya da ağız yoluyla alınan oksijen sırasıyla ağız, gırtlak ve soluk borusundan geçer ve bu havanın içindeki oksijen akciğerlere ulaşır. Daha sonrasında hava, akciğerlerde bulunan bronşlardan bronşcuklara ve ordan da alveollere gelir. Alveoller oksijenin kana karışmasını sağlar. Alveollerdeki havada bulunan oksijen gazı kılcal kan damarlarına geçer. Temizlenen kan, akciğer toplardamarı ile kalbin sol kulakçığına taşınır. Sol kulakçıktan solh karıncığa geçer ve aort atardamarı ile vücuda pompalanır. Buna tıp terminolojisinde kücük kan dolaşımı denir. Buradan kan sirkülasyonu vasıtasıyla vücudumuzdaki tüm hücrelere oksijen ulaşır. Sonuç olarak hücrelerimize taşınan besinler bu oksijen tarafından yakılarak , enerjiye dönüştürülür.  Bu şekilde besin- oksijen birleşiminden meydana gelen enerji durumuna da solunum denir.yani tüm bu sistem kandaki karbondioksi CO2 gazının O2 oksijen gazıyla yer değiştirmesni sağlayan sistemdir.

 

SOLUK VERİRKEN HAVANIN İZLEDİĞİ YOL

Hücrelerin oksijeni kullanarak yaşamak için ihtiyaçları olan enerjiyi elde etmesi neticesinde karbondioksit ortaya çıkar. Kirli hava olan karbondioksit ,oksijenin bedene ve hücrelere ulaşmak için kullandığı yolun aynısını kullanarak, vücudumuzdan dışarı çıkar. Yani kılcal kan damarlarındaki ( kirli kandaki) karbondioksit gazı da kan sirkülasyonuyla alveollere geçer. Alveollerin içinedki kılcal damarlardan bronşcuk, bronş, soluk borusu, gırtlak ve yutaktan geçtikten sonra da ağız ve burundan dışarı çıkar.

Soluk alınıp verilirken

  1. Oksijen atmosferden kana ve hücrelere taşınır

  2. Hücrelere oksijen ulaştıgında hücresel solunum  başlayarak, hücrelerin kullanabileceği yakıt formasyonu olan ATP enerjisi üretilir.

  3. Bu sırada doku sıvıları ve karbondioksit meydana gelir.

  4. Oluşan karbondioksit hücrelerden atmosfere taşınır.

 

 

SOLUNUM SİSTEMİ VE DİYAFRAM KASININ ROLÜ

Solunumun, yani nefes alma işleminin %60-70 ini kontrol eden diyafram kasıdır.

İşleyişi; göğüs boşluğunun alt kısmında yer alan ve çatıyı ya da şemsiye şeklini andıran bir kastır. Diyafram kası, göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayırır ve solunumun başrol oyuncularındandır. Havanın ciğerlere girişi ve çıkışında kaburgalar arasında görev alır. Bu kas akciğerlerin üstünde iki tabakalı bir zar olarak bulunur.  Bu zararlardan biri akciğerin dış yüzüne, diğeri de göğüs duvarının iç yüzüne yapışıktır.

  1. Nefes alma sırasında göğüs duvarında ve kaburgaların arasında yer alan kaslar kasılarak, kaburgaları yukarı ve dışa doğru iter, diyafram kası da bu sırada kasılarak aşağıya, karın boşluğuna doğru çekilerek düzleşir.

  2. Nefes alırken gerçekleşen bu işlemin sonucunda göğüs boşluğu genişler bu hareketle süngersi yapıda olan akciğerler de genişler ve burnumuzdan aldığımız hava soluk borusundan alveollere kadar ulaşır ve alveoller bir balon gibi şişer. Hatırlarsanız oksijen alveollere ulaştıktan sonra da kana karışıyordu. İşte tam bu esnada alveollerde, hemoglobin molekülü vasıtasıyla, karbondioksitle oksijen değiş tokuşu olmaya başlar.

  3. Soluk alma bittiği an kaslar rahatlamaya başlar, diyafram kası kubbeleşir, kaburgalar aşağı doğru inmeye başlar ve göğüs duvarını eski durumuna döndürür. Yani soluk verme sırasında akciğerlerin hacmi azalarak, içindeki karbondioksit dolu hava bu basınçla dışarı çıkar.

Her nefes alış ve verişte, yaklaşık 1- 1,5 litre civarında hava ve dakikada 12-18 kez solunumla vücudun oksijen ihitaycı karşılanmış olur.

 

 

NEFES ALIRKEN

  • Diyafram kası kasılır (  düzleşir)

  • Kaburga (göğüs) kasları kasılır

  • Göğüs boşluğu genişler

  • Akciğerlerin basıncı azalır

  • Akciğerlere hava dolar ve hacmi artar (genişler)

  • Dışarıdan alınan havadaki oksijen, alveollerden kana verilir, kandaki karbondioksit alveollere alınır.

NEFES VERİRKEN

  • Diyafram kası gevşer (kubbeleşir) 

  • Kaburga (göğüs) kasları gevşer

  • Göğüs boşluğu daralır

  • Akciğerlerin basıncı artar

  • Akciğerlerdeki hava boşalır ve akciğerlerin hacmi azalır

  • Alveollerdeki karbondioksit gazı dışarı atılır.

 

DİYAFRAM KASI, SADECE NEFES ALIP VERMEYE YARAYAN BİR KAS DEĞİLDİR.

“Diyafram kası öncelikle sırtımızı pelvise bağlayan derin kasların üst sınırıdır. Bu bölgedeki kaslar çok önemlidir. Çünkü sırt ve pelvisin uyumu, koordineli hareketleri, sadece nefes ve duruş mekanikleri açısından değil, bütünsel sağlık açısından hayati öneme sahiptir”

Yrd.Doç.Dr. Ömer Önder, yukarıdaki açıklamasında omurga sağlığının, dik durmanın ve düzgün bir postüre sahip olmanın tüm bedenlerimizdeki dengenin sağlanabilmesi için ana gerekliliklerden olduğunu belirtirken, dipnot olarak da şunu ekliyor: “2012 Nisan da yayımlanan bir araştırma, azalmış diyafram hareketinin kronik sırt ve bel ağrısının en önemli nedenlerinden biri olduğunu belirtmektedir.” Ayrıca diyafram, sindirim sistemimizin sağlıklı ve dengede çalışmasında da çok etkindir.

Nefes verirken diyafram yavaş yavaş şemsiye şeklinde yükselmeye ve etrafında bulunan sindirim sistemiyle ilgili organları baskılamaya başlar. Böylece bağırsaklar uyarılır. Diyafram üste doğru haraket ettikçe, sindirim sistemi (enterik sistem) omurga boyunca uzanan vagus siniri tarafından salgılanan asetilkolinden dolayı uyarılır ve faaliyete geçerek, sindirim işlemlerini yoğunlaştırır.

Nefes alırken ise diyafram kası inerek, düzleşir. Bağırsak yolu içinde bulunan maddelerin ilerlemesini sağlayan artan karın basıncı sebebiyle de sindirim sistemi yavaşlar. Diyafram aşağı doğru hareket ettiğinde vagus siniri tarafından salgılanan azalmış asetilkolin de sindirim sisteminin hareketini yavaşlatarak, bağırsağın artan karın bölgesi basıncından faydalanarak dinlenmesini sağlar.

bottom of page